Skip to content

Latest commit

 

History

History
378 lines (187 loc) · 57.2 KB

what-you-will-wish-you-would-known.md

File metadata and controls

378 lines (187 loc) · 57.2 KB

What You'll Wish You'd Known

Kaynak: http://www.paulgraham.com/hs.html

Yazar: Paul Graham

Çeviren: Ece Rana Sokel

Türkçe

Neyi Bilmek İsterdiniz

Ocak 2005

(Bunu bir lisede yapacağım konuşma için yazmıştım. Konuşmayı hiçbir zaman yapmadım çünkü okul yetkilileri, beni davet etme planını veto etti.)

Bir lisede konuşma yapacağımı söylediğimde arkadaşlarım meraklandı. “Lise öğrencilerine ne söyleyeceksin?” Ben de onlara lisede sana birinin ne söylemesini dilerdin diye sordum. Cevapları son derece benzerdi. Dolayısıyla hepimize ne söylenmesini dilediğimizi söyleyeceğim.

Öncelikle lisede neyi bilmemen gerektiğini anlatmakla başlayacağım: Hayatınla ne yapman gerektiği. İnsanlar sürekli bunu sorduğu için bir cevabınız olması gerektiğini düşünürsünüz. Ama aslında yetişkinler bunu genellikle bir konuşma başlantıcı niyetine sorar. Sizin nasıl biri olduğunuzu bilmek isterler ve bu soru sadece sizi konuşturmaya başlatmak için vardır. Bir yengeci sopayla dürtercesine bunu yaparlar; ne olacağını görmek için.

Eğer tekrar lisede olsaydım ve bana planlarım sorulsaydı ilk önceliğimin opsiyonlarımın ne olduğunu öğrenmek olcağını söylerdim. Hayatınızın işini seçmek için acele etmenize gerek yok. Yapmanız gereken şey, neyi sevdiğinizi keşfetmek. Eğer yaptığınız şeyde iyi olmak istiyorsanız sevdiğiniz şeyler üstünde çalışmalısınız.

Neyi sevdiğiniz hakkında karar vermekten daha kolay bir şey olamaz gibi gözüküyor olabilir ama aslında bu zordur, bunun kısmen bir sebebi çoğu işin aslında ne olduğunun bulunmasının zor olmasıdır. Doktor olmak, televizyonda görüldüğü gibi değildir. Neyse ki, hastanelerde gönüllülük yaparak gerçek doktorları gözlemleyebilirsiniz. [1]

Fakat henüz onları kimse yapmadığı için öğrenemeyeceğiniz başka meslekler de vardır. Geçtiğimiz on yıl içinde yaptığım çoğu iş, ben lisedeyken mevcut değildi. Dünya çok hızlı değşiyor ve değişme hızı da gittikçe artıyor. Böyle bir dünyada değişmez planlara sahip olmak pek de iyi bir fikir değil.

Yine de her Mayıs, ülkenin her yerinden konuşmacılar Standart Mezuniyet Konuşmasıyla coşturuyor, teması: hayallerinden vazgeçme. Ne demek istediklerini anlıyorum ama bunu ifade etmek için kötü bir yol bu. Çünkü öncesinde yapılan bir planla yükümlü olmanız gerektiğini ima eder. Bilişim dünyasında bunun bir adı var: Erken optimizasyon. Ve faciayla eş anlamlı. Bu konuşmacılar basitçe vazgeçme dese daha iyi yapmış olur.

Asıl demek istedikleri; demoralize olmayın. Başkalarının yapabildiklerini yapamayacağınızı düşünmeyin. Ve katılıyorum ki, potansiyelinizi hafife almayın. Harika işler yapmış kişiler farklı bir kulvardaymış gibi görünmeye meyillidir.(?) Ve çoğu biyografi bu ilüzyonu sadece abartır. Bunun sebebi bir dereceye kadar biyografi yazarlarının kaçınılmaz şekilde ihtiramla bir yargıya düşmesi ve bir dereceye kadar da hikayenin nasıl bittiğini bildiklerinden öznenin yaşamını kadere bağlıymış gibi gözükesiye kadar konuyu düzenlemeleridir.Yani doğuştan gelen bir dehanın ortaya çıkışı gibi. Doğrusunu isterseniz, on altı yaşındaki Sheakspeare ya da Einstein sizinle beraber okulda olsaydı diğer arkadaşlarınızdan çok da farklı olmayacak kadar etkileyici gözükürlerdi.

Bu rahatsız edici bir düşünce. Tıpki bizim gibi olsalardı yaptıklarını yapabilmek için çok çalışmak zorunda kalırlardı. Bu da dehalara inanmamızın başka bir sebebi. Bize tembel olmak için bir sebep verirler. Eğer bu adamlar yalnız biraz Sheakspeare’lik ya da Einstein’lık sayesinde yaptıklarını yapabildiyse o zaman onlar kadar iyi bir şey yapamamamız bizim suçumuz değildir.

Dehaların var olmadığını söylemiyorum. Lakin eğer iki teori arasından seçim yapmaya çalışıyorsanız ve biri tembel olmanız için bir bahane veriyorsa diğeri muhtemelen doğru olandır.

Şimdiye kadar Standart Mezuniyet Konuşmasını “hayallerinden vazgeçme”den “bir başkasının yaptığını sen de yapabilirsin”e indirgedik. Fakat daha da indirgemeliyiz. Doğal yeteneğin bazı varyasyonları vardır. Çoğu insan etkisini gözünde büyütür, ama vardır. Eğer hayali NBA’de oynamak olan 121 cm (4 ft) boyunda bir adamla konuşuyorsam ona gerçekten denersen her şeyi başarabilirsin derken aptalca hissederdim. [2]

Standart Mezuniyet Konuşmasını “senin yeteneklerinde birinin yapabildiğini sen de yapabilirsin ve kendi yeteneklerini hafife alma”ya indirgemeliyiz. Ama sıklıkla olan gibi gerçeğe yaklaştıkça cümlen dağınıklaşır. Güzel tertipli (ama yanlış) bir sloganı alıp bir çamur birikintisi gibi karıştırdık. Artık o kadar da iyi bir konuşma değil. Daha da kötüsü, size artık ne yapacağınızı söylemiyor. Sizin yeteneklerinizde biri mi? Hangi yetenekler?

Rüzgara karşı

Bence çözüm ters istikamette çalışmakta. Bir hedeften geriye doğru çalışmaktansa umut vaadeden bir sorudan ileriye doğru çalışın. Aslında çoğu başarılı insanın yaptığı da budur.

Mezuniyet konuşması yaklaşımında, yirmi yıl içinde nerede olacağınıza karar verirsiniz sonra da oraya varmak için ne yapmanız gerektiğini sorgularsınız. Gelecekten bir şeye taahhüt etmek yerine şu an olan olanaklara bakıp sonrasında en umut vaadedeni seçmenizi öneririm.

Zamanınızı boşa harcamadığınız sürece ne üstünde çalıştığınızın pek de bir önemi yoktur. İlginizi çeken şeyler üstünde çalışarak seçeneklerinizi arttırın ve neyi seçeceğiniz hakkında sonra endişelenin.

Varsayalım ki matematik ya da ekonomi arasında karar vermeye çalışan bir üniversitelisiniz. Şöyle ki, matematik size daha çok opsiyon sunar: matematikten başka bir çok alana yönelebilirsiniz. Ekonomide branş yapıp matematikte uzmanlaşmaktansa matematikte branş yapıp ekonomide uzmanlaşmak daha kolay olur.

Planör uçurmak buna uygun bir benzetme olur. Bir planörün motoru olmadığı için irtifa kaybetmeden rüzgara doğru uçamazsınız. Eğer kendinzi iyi yerlere inmek için uzun süre rüzgara bırakırsanız opsiyonlarınız rahatsız edici bir biçimde daralır. Bir kural olarak rüzgara karşı kalmalısınız. Yani “hayallerinden vazgeçme” yerine yeni bir değişiklik öneriyorum. Rüzgara karşı uç.

Peki bunu nasıl yaparsınız? Matematik, ekonomiye göre rüzgara karşıysa(?) bile bunu bir liseli olarak nasıl bilebilirsiniz?

Aslında, bilemezsiniz ve öğrenmeniz gereken de budur. Zeki insanları ve zor problemleri arayın. Zeki insanlar biraraya toplanmaya meyillidir ve eğer böyle bir küme bulabilirseniz muhtemelen katılmaya değerdir. Ama onları bulmak çok kolay değildir çünkü çok fazla sahtecilik mevcut.

Üniversiteye yeni başlamış birine bütün departmanlar aşağı yukarı aynı gözükür. Bütün profesörler korkutucu bir biçimde entelektüel gözükür ve alan-dışı insanlara anlaşılmaz gelen makaleler yayımlar. Bazı alanlarda makaleler anlaşılmazdır çünkü zor fikirlerle doludur, diğerlerindeyse istemli olarak sanki önemli şeyler söylermişcesine muğlak yazılırlar. Bu skandal bir önerme olabilir ama ünlü Social Text hadisesinde deneysel olarak kanıtlanmıştır. Literatür teoristleri tarafından yazılan makalelerin sıklıkla sadece entelektüel duyulan saçmalıklar olduğu şüphesiyle bir fizikçi bilerek entelektüel duyulan saçmalıkla dolu bir makale yazdı ve bir literatür teorisi dergisine başvurdu. Makalesini yayımladılar.

En iyi siper yöntemi her zaman zor problemler üstünde çalışmaktır. Roman yazmak zordur. Okumak değildir. Zor demek endişe demektir: Eğer yaptığın bir şeyin sonucunun kötü olacağı hakkında endişelenmiyorsan ya da çalıştığın bir şeyi anlamamaktan endişe duymuyorsan yeterince zor değil demektir. Gerilim olmalıdır.

Bunun tatsız bir dünya görüşü olduğunu düşünebilirsiniz. Size endişelenmeniz gerektiğini mi söylüyorum? Evet, ama aslında bu kulağa gelen kadar kötü bir şey değil. Endişelerin üstesinden gelmek canlandırıcıdır. Altın madalya kazanmış insanlardan daha mutlusunu göremezsiniz. Peki neden çok mutlular biliyor musunuz? Sıkıntıdan kurtulma.

Bunun mutlu olmanın tek yolu olduğunu söylemiyorum. Sadece bazı endişeler sanıldığı kadar kötü bir şey değildir.

Azim

Pratikte “rüzgara karşı uçmak”, “zor problemler üstünde çalışmak”ı azaltır. Bugünden itibaren başlayabilirsiniz. Keşke ben de bunu lisede anlasaydım.

Çoğu insan yaptıkları şeyde iyi olmayı sever. Sözümona gerçek dünyada bu durum itici bir güç ister. Ama liseliler bundan nadiren faydalanabilir çünkü onlara yapılması gereken sahte bir şey verilir. Lisedeyken işimin bir liseli olmak olduğuna inandırmıştım kendimi. Yani yaptığım şeyde iyi olmanın ihtiyacını yalnızca okulda başarılı olmakla gidermiştim.

Bana lisede liseliler ve yetişkinler arasındaki farkın ne olduğunu sorsaydınız geçinme derdi(?) olduğunu söylerdim. Yanlış. Asıl fark yetişkinlerin kendileri için sorumluluk almasıdır. Geçinmek bunun yalnızca çok küçük bir bölümü. Daha önemlisi kişinin kendi entelektüel sorumluluğunu almasıdır.

Liseye tekrar gitseydim ona bir gündelik işmişcesine yaklaşırdım. Okulda kaytırırdım demiyorum. Bir şeye gündelik işmişcesine yaklaşmak onu kötü yapmak da değildir. Onunla tanımlanmamak demektir. Demek istediğim, kendimi bir liseli olarak görmezdim, tıpkı bir garson olarak çalışan müzisyenin kendini bir garson olarak görmemesi gibi. [3] Ve ne zaman gündelik işte çalışmıyor olsam gerçek bir iş yapmaya çalışırdım.

İnsanlara lise hakkında neyden pişmansınız diye sorduğumda neredeyse hepsi aynı şeyi söyledi: ne kadar zamanı ziyan ettikleri. Şu an yaptığınız neyden daha sonra pişman olacağınızı düşünüyorsanız muhtelemen budur. [4]

Bazı insanları bunun kaçınılmaz olduğunu söyler - liselilerin bir şeyi becerme kapasitesinin olmadığını. Ama bence bu doğru değil. Kanıtı ise canınızın sıkılmasıdır. Muhtemelen sekiz yaşındayken canınız sıkılmıyordu. Sekiz yaşındayken “takılmak” yerine “oyun oynamak” vardı ama aslında aynı şey. Ve ben sekiz yaşındayken nadiren sıkılırdım. Bana bir bahçe ve birkaç başka çocuk verirseniz tüm gün oyun oynayabilirdim.

Bu durumun ortaokulda ve lisede eskimesinin nedeni, şimdi farkına varıyorum ki, başka bir şey için hazır olmamdı. Çocukluk eskiyordu.

Size arkadaşlarınızla takılmamanızı söylemiyorum - hepinizin keyifsiz, işten başka hiçbir şey yapmayan küçük robotlar olmanızı söylemiyorum. Arkadaşlarla takılmak çikolatalı pastaya benzer. Her öğün yemektense arada bir yiyerek daha çok tadına varabilirsiniz. Çikolatalı pastayı ne kadar severseniz sevin üçüncü öğünden sonra rahatsız hissetmeye başlarsınız. Ve bu da lisede keyifsiz birinin ne hissetiğidir: mental rahatsızlık. [5]

Yüksek notlar almaktan fazlasını yapmalıyım diye düşünebilirsiniz. Müfredat dışı aktivite yapmalıyız. Fakat sizin de bildiğiniz gibi onların çoğu düzmecedir. Bir hayır kuruluşu için bağış toplamak takdire şayan bir şeydir ama zor değildir. Bir şeyi becermiş olmak da değildir. Bir şeyi becermiş olmak derken yazmayı, bilgisayarın nasıl programlandığını, endüstri öncesi toplulukları ya da yaşamdan insan portresi çizmeyi öğrenmeyi kast ediyorum. Bu tür şeyler nadiren üniversite başvurunda bir reklam malzemesine çevrilebilir.

Yozlaşma

Hayatınızı üniversiteye gitmek etrafında tasarlamak tehlikelidir çünkü üniversiteye gitmek için etkilemeniz gereken insanlar çok da zeki değildir. Çoğu üniversitede sizin kazanıp kazanmadığınıza karar verenler profesörler değil kabul komitesidir ve zekaları profesörlerin yakınına bile yaklaşamaz. Onlar entelektüel dünyanın erbaşlarıdır. Sizin ne kadar zeki olduğunuzu söyleyemezler. Hazırlık okullarının var oluş sebebi bunun başlı başına bir kanıtır.

Çok az ebeveyn, çocuklarının başvuru ihtimalini arttırmayan bir okula gitmeleri için fazlaca para öder. Hazırlık okulları açıkca bunun bir amaçları olduğunu söyler. Ama aslında bunun gerçek anlamı, durup düşündüğünüzde, başvuru sürecini hackleyebildikleridir: yerel devlet okuluna gitmiş bir çocuğu alıp göz alıcı bir aday haline getirebildikleri. [6]

Şu an çoğunuz hayattaki işinizin umut verici bir üniversiteli adayı olmak olduğunu hissediyorsunuz. ama aslında bunun anlamı hayatınızı bunu bozmaya çalışmış koca bir endüstrinin olduğu akılsız bir süreci tatmin etmek etrafında tasarlamaktır. Sinik biri olmanızın nedeni ortada. Bir TV programı yapımcısı veya tütün endüstrisi yöneticisinin hissettiği yorgunlukla aynı şeyi hissediyorsunuz. Üstelik yeterince para almıyorsunuz bile.

Peki ne yapmalısınız? Ne yapmamanız gerektiği isyan etmek. Bu benim ne yaptığımdı ve bir hataydı. Bize tam olarak ne olduğunu anlayamadım ama major bir ihanetin kokusunu aldım. Ben de basitçe vazgeçtim. Belli ki dünyanın kayışı kopmuştu, o zaman denemenin ne anlamı vardı?

Hocalarımızdan bir tanesinin Cliff’s Notes kullandığını keşfettiğimde ders için vasat gözüktü. Tabii ki, böyle bir derste yüksek not almanın hiçbir anlamı da kalmadı.

Geçmişe bakınca bu aptalcaymış. Birinin futbol oynarken foul yemesi, hey, bana kurallara aykırı bir şekilde foul verdin demesi ve sahayı terk etmesi gibi bir şey. Fouller olur. Foul yediğinde yapman gerekense serinkanlılığını korumaktır. Sadece oynamaya devam et.

Seni bu duruma sokarak toplum sani kandırdı. Evet tam da tahmin ettiğin gibi derslerde öğrendiğin çoğu şey saçmalık. Ve yine evet tahmin ettiğin gibi üniversite başvuru süreci büyük çoğunlukla maskaralık. Ama tıpkı birçok başka kandırmaca gibi bu da kasıtlı değildi. [7] Yani sadece oynamaya devam et.

İsyankarlık, itaat kadar aptalcadır. Her iki durumda da kendini sana söylenen, yapılması gerekenle tanımlamış olursun. Bana göre en iyi plan dikey bir vektöre adım atmaktır. Sadece sana söyleneni yapma ve yapmayı da reddetme. Bunun yerine okulu bir gündelik iş gibi gör. Gündelik iş gibi oldukça tatlıdır. Saat 3’te işin biter ve ordayken bile kendi çalışmaların üstünde çalışabilirsin.

Merak

Peki gerçek işinin ne olması gerekiyor? Eğer Mozart değilsen ilk işin bunu anlamaktır. Üstünde çalışılabilen harika şeyler nedir? Hayalperest insanlar nerede? Ve en önemlisi, neye ilgin var? “Yatkınlık” kelimesi aldatıcı olabilir çünkü doğuştan gelen bir şeyi ifade eder. En güçlü yatkınlık, bir soru üstünde ilgili olmaktır ve bu tarz ilgiler sıklıkla kazanılan hazlardır.

Bu fikrin çarpıtılmış bir versiyonu, popüler kültüre “tutku” olarak geçiş yaptı. Geçenlerde garsonlar için “hizmet için tutkulu” insanlar aradıklarını söyleyen bir reklam gördüm. Geçrekteyse bu masalara bakarak sahip olunabilecek bir şey değildir. Tutku bunun için kötü bir kelime. Daha iyi bir isim merak olabilirdi.

Çocuklar da meraklıdır. Ama benim meraktan kastımın çocuksu meraktan daha farklı bir anlamı var. Çocuksu merak geniş ve yüzeyseldir; her türlü rastgele şeye neden diye sorarlar. Çoğu yetişkinde bu merak duygusu tamamen kurur. Ki öyle olmalıdır da: eğer her şeye neden diye sorarsanız hiçbir şeyi tamamlayamazsınız. Lakin azimli yetişkinlerde kurumak yerine merak sınırlanır ve derinleşir. Çamur düzlüğü bir kuyuya dönüşür.

Merak bir işi oyuna dönüştürür. Einstein için görelilik, sınav için öğrenmesi gereken zor konseptlerle dolu bir kitap değildi. Çözmeye çalıştığı bir gizemdi. Dolayısıyla muhtemelen ona göre bunun icadı, şimdi birinin ders için öğrenmesinden daha az iş gibi gelmiştir.

Okuldan alabileceğiniz en tehlikeli illüzyonlardan biri büyük işler yapmanın çokca disiplin gerektirdiğidir. Okulda öğretilen çoğu ders o kadar sıkıcı bir şekilde anlatılır ki onları geçebilmenin tek yolu disiplinli olmaktır. Bu yüzden üniversitenin erken dönemlerinde Wittgenstein’den hiç özdisiplini olmadığını ve bir kahveyi bile reddedemediğini söylediği bir anekdotu okuduğumda oldukça şaşırmıştım.

Şimdiyse harika işler yapan birtakım insanlar tanıyorum ve hepsinde de aynı şey mevcut. Çok az disiplinleri var. Hepsi de felaket erteleyiciler ve ilgilerini çekmeyen bir şeyi yapmayı neredeyse imkansız buluyorlar. Bir tanesi hala dört yıl önceki düğününden kalan teşekkür mektuplarının yarısını yollamadı. Bir başkasının mail kutusunda 26.000 email var.

Özdisiplinsiz paçayı kurtarabileceğinizi söylemiyorum. En azından koşuya gitmek için gereken kadara ihtiyacınız var. Çoğu zaman kendim koşuya gitmeye gönülsüzümdür ama bir kere gidince zevkine varırım. Dahası günlerce koşmazsam da hasta hissederim. Harika işler yapanlar için de geçerlidir bu. Eğer çalışmazlarsa kötü hissedeceklerini bilirler ve masanın başına geçip çalışmaya başlamak için yeterince disiplinleri vardır. Ve bir kere başladıklarında ilgi egemen olur ve disipline artık ihtiyaç kalmaz.

Sizce Sheakspeare dişlerini gıcırdatarak, özenle mi harika edebiyat yazdı? Tabii ki hayır. Sadece eğleniyordu. Bu yüzden o kadar iyiydi.

Eğer büyük işler yapmak istiyorsanız size gereken umut veren bir soru hakkında çokca meraktır. Einstein için kritik an Maxwell’in hesaplamalarına bakarken, burada neler oluyor, dediği andır.

Verimli bir soruya kilitlenmek yıllar alabilir çünkü asıl konunun ne olduğunu anlamak yıllar sürebilir. Uç bir örnek vermek için matematiği ele alabiliriz. Çoğu kimse matematikten nefret ettiğini sanabilir ama aslında okulda “matematik” adı altında yaptığınız şeylerin gerçek matematikçilerin yaptığıyla bir alakası yoktur.

Büyük matematikçi G. H. Hardy lisede matematiği sevmediğini söyledi. Matematik aldı çünkü basitçe onda diğer öğrencilerden daha iyiydi. Sonradan fark etti ki matematik ilginçti - yalnızca sonradan sırf doğru cevaplamak yerine sorular sormaya başladı.

Bir arkadaşım okul için yazı yazması gerektiği hakkında söylenmeye başladığında annesi ona derdi ki: ilginç kılmak için bir yol bul. İşte sizin de yapmanız gereken: dünyayı ilginç kılan bir soru bulmak. Büyük işler yapan insanlar da dünyaya geri kalan herkes gibi bakar, tek farkla, mücbir şekilde gizemli, tuhaf detayları fark ederek.

Ve sadece entelektüel meselelerde değil. Henry Ford’un büyük sorusu arabaların neden bir lüks eşyası olmak zorunda olduğuydu. Onlara ticari eşya gibi baksak ne olurdu? Franz Beckenbauer’in sorusu esasında neden herkesin onun pozisyonunda kalması gerektiğiydi. Neden savunucular da gol atamasın ki?

Şimdi

Eğer büyük soruların ortaya çıkması yıllar alıyorsa şu an on altı yaşında ne yapabilirsiniz? Bir tane soru bulmak için çalışabilirsiniz. Büyük sorular birdenbire ortaya çıkmaz. Kafanızda zamanla şekillenir. Ve onları şekillendiren de deneyimdir. Bu nedenle büyük sorular bulmanın yolu onları aramak değildir ya da hangi büyük buluşu yapsam diye düşünmek de değildir. Bunu cevaplayamazsınız. Aksi takdirde çoktan yapmış olurdunuz.

Kafanızda büyük bir fikrin belirmesinin yolu büyük fikirleri kovalamak değil, ilginizi çeken şeylere çokca zaman ayırmak ve bu süreçte zihninizi büyük bir fikrin filizlenebileceği kadar açık tutmaktır. Eisntein, Ford ve Beckenbauer bu reçeteyi kullandı. Hepsi de bir piyanistin müzik anahtarlarını bildiği gibi çalışmalarını biliyordu. Bu yüzden ne zaman bir şey onlara hatalı gözükse bunun farkına varabilecek özgüvenleri vardı.

Zaman ayırmak…peki neye ve nasıl? Sadece size ilginç gelen bir proje seçin: bir materyal üstüne uzmanlaşmak, bir şey yapmak ya da herhangi bir soruya cevap vermek. bir aydan kısa sürecek ve bitirme imkanınız olan bir proje seçin. Sizi yalnızca ve özellikle başta esnetebilecek kadar zor bir proje olsun. İki proje arasında kaldıysanız daha eğlenceli olanı seçin. Biri elinizde patlarsa bir başkasına başlayın. Tıpkı bir içten yanmalı motor gibi, süreç kendini idame ettirebilene kadar ve bir proje başkasını ortaya çıkarana kadar devam edin. (Bu yıllar sürebilir.)

Bir projeyi sırf “okul için” yapmak sizi kısıtlayacaksa ve bir işe dönüşecekse yapmamak daha adil olabilir. İsterseniz çok olmamak ve güvenilir olmaları kaydıyla arkadaşlarınızı da dahil edin. Arkadaşlar moral desteği sağlar (çok az girişim tek kişiyle başlamıştır) fakat gizliliğin de kendine has avantajları vardır. Gizli bir projeyle alakalı tatmin edici bir şey vardır. Ayrıca başarısız olursanız kimse bilmeyeceği için daha çok risk alabilirsiniz.

Projeniz ulaşmanız gereken hedefe giden yolda ilerlemiyorsa endişelenmeyin. Yollar sandığınızdan daha çok eğilip bükülür. Bu yüzden yolun projenizi büyütmesine izin verin. Heyecanlanılması gereken en önemli şey yaparken öğreniyor oluşunuzdur.

Yakışıksız motivasyonları göz ardı etmeyin. Bir işte diğerlerinden daha iyi olmak en güçlüleri motivasyonlardan biridir. Hardy, onu yola çıkaranın bu olduğunu söyler ve bana göre onun hakkındaki tek sıradışı şey bunu kabul edebilmesidir. Bir başka güçlü motivasyon kaynağı ise yapmamanız gereken şeyleri yapma veya öğrenme isteğidir. Benzer başka bir arzuysa cüretkar bi şey yapmaktır. On altı yaşındakilerin roman yazmasına gerek yoktur. O yüzden deneyip başardığınız her şey hesabınıza artı olarak geçer, düpedüz başarısız olursanız da beklentilerden daha kötü yapmıyorsunuz demektir. [8]

Kötü rol modellerinin farkına varın. Özellikle tembelliğe bahane buluyorlarsa. Lisedeyken ünlü yazarlarınki gibi “varoluşçu” kısa hikayeler yazardım. Hikayelerimin çok entrikası yoktu ama oldukça derinlerdi. Ve eğlenceli olanları yazmaktan daha kolaylardı. Bunun bir tehlike işareti olduğunu anlamalıydım. İşin açıkcası kendi hikayelerimi bayağı sıkıcı bulurdum; beni heyecanlandıran şey ciddi entelektüel şeyler yazmaktı, tıpkı ünlü yazarlar gibi.

Şimdiyse o ünlü yazarların aslında berbat olduğunu anlayabilecek kadar deneyimim var. Birçok ünlü insan berbattır, kısa vadede bir kişinin işinin kalitesi ünlülüğün çok küçük bir etmenidir. Havalı gözüken bir şey yapmakta endişelenmektense sevdiğim şeyi yapmalıydım. Havalı olmaya giden asıl yol da budur zaten.

Çoğu projenin kilit noktası, neredeyse kendi başına bir proje olan, iyi kitaplar bulmaktır. Çoğu kitap kötüdür. Neredeyse bütün ders kitapları kötüdür. [9] Bu yüzden konuya en yakın olan bir kitaptan konunun öğrenilebileceğini sanma. Azıcık iyi kitabı bulmak için aktif şekilde araştırma yapmalısınız.

Mühim olan şeyse dışarı çıkıp bir şeyler yapmaktır. Öğretilmeyi beklemek yerine dışarı çıkın ve öğrenin.

Hayatınız başvuru komitesi tarafından şekillenmek zorunda değil. Kendi merakınız tarafından da şekillenebilir. Bu bütün azimli yetişkinler için geçerli. Başlamak için beklemek zorunda değilsiniz. İçinizde belli bir yaşa erdikten ya da bir yerden mezun olduktan sonra sihirli bir şekilde açılacak bir düğme yok. Kendi hayatınız için sorumluluk almaya karar verdiğinizde birer yetişkin olursunuz. Bunu da her yaşta yapabilirsiniz. [10]

Bu saçmalığın daniskası gibi duyulabilir. Bir yetişkin bile değilim, hiç param yok, evde yaşamaktan başka çarem yok ve tüm gün yetişkinler bana ne derse onu yapmak zorundayım diye düşünebilirsiniz. Oysaki çoğu yetişkin aynı şekilde külfetli şartlar altında işçilik yapıyor ve bir şeyleri tamamlayabiliyorlar. Eğer çocuk olmanın kısıtlayıcı olduğunu düşünüyorsanız bir de çocuk sahibi olmayı hayal edin.

Liseliler ve yetişkinler arasındaki tek fark yetişkinlerin bir şeyleri yapmak zournda olduğunu fark etmesi ve liselilerin etmemesi. Bu farkındalık çoğu insana 23 yaşında geliyor. Lakin ben size gizli bir erken giriş veriyorum. Dolayısıyla işe koyulun. Belki de liseden kalan pişmanlığın ne kadar zamanı ziyan ettiği olmayan ilk jenerasyon olabilirsiniz.

Notlar

[1] Bir doktor arkadaşım bunun bile kusurlu bir yorum olduğunu söylüyor: “Kim bilebilirdi ki sonsuz yıllar süren çalışmaların ne kadar zaman alıp, üstünde birinin ne kadar az kontrole sahip olduğu ve bir çağrı cihazı taşımanın ne kadar inanılmaz derecede can sıkıcı olduğunu?”

[2] Muhtemelen en iyi iddiası bir diktatör olup NBA’nin gözünü onu oyuna sokmak için korkutmaktır. Şimdiye kadar herhangi birinin en yakın geldiği nokta Çalışma Bakanlığı oldu.

[3] Gündelik iş bir grupta çalmak ya da göreliliği icat etmek gibi gerçekten yapmak istediğiniz şeyi yapabilin diye faturaları ödemek için yapılan iştir.

Liseye bir gündelik iş gözüyle bakmak aslında bazı öğrencilerin notlarını yükseltmesi için gerçekten işe yarayabilir. Derslerinize bir oyunmuşcasına yaklaşırsanız amaçsız gözükseler bile demoralize olmazsınız.

Notlarınız ne kadar kötü olursa olsun iyi bir okula gitmek için yüksek notlara ihtiyacınız vardır. Bu yapmaya değerdir çünkü üniversiteler şimdilerde bir sürü zeki insan grubunun gittiği yerler.

[4] En büyük ikinci pişmanlık önemsiz meseleleri çok fazla kafaya takmaktı. Özellikle başkalarının onlar hakkında ne düşündüğü.

Bence ikinci durumda asıl demek istedikleri rastgele insanların onlar hakkında ne düşündüğü. Yetişkinler de başkalarının ne düşündüğünü önemser ama onlar başkaları hakkında daha seçicidir.

Fikrini önemsediğim yaklaşık otuz arkadaşım var ve gerisi benim için önemsiz. Lisedeki problem ise arkadaşlarının senin tarafından onların yargısına ne kadar saygı duymandansa devrin ve coğrafyanın rastlantısallığıyla senin için seçilmiş olmasıdır.

[5] Zaman kaybetmenin kilit noktası dikkat dağınıklığıdır. Dikkat dağınıklığı olmadığında hiçbir şey yapmıyor oluşun beynin için gün gibi ortadadır ve rahatsız hissetmeye başlarsın. Dikkat dağıtıcılara ne kadar bağımlı olduğunu ölçmek istiyorsan bu deneyi dene: bir haftasonu belli bir zaman dilimini yalnız bir şekilde oturmak ve düşünmek için ayır. Düşüncelerini yazmak için bir defterin olabilir ama başka bir şey olamaz: arkadaşlar, TV, müzik, telefon, IM, email, İnternet, oyunlar, kitaplar, gazeteler, ya da magazinler… Bir saat içinde çoğu insan oyalayıcı bir şeyler için açlık duymaya başlar.

[6] Hazırlık okullarının tek işlevinin bavuru komitelerini kandırmak olduğunu ima etmiyorum. Genellikle daha iyi bir eğitim de sunarlar. Ama şu düşünce deneyine bakalım: Varsayalım ki hazırlık okulları aynı üstün eğitimlerini sürdürsün ama üniversite başvurularında küçücük (.001) bir negatif etkiye sahip olsun. Kaç tane ebeveyn hala çocuklarını bu okullara gönderirdi?

Hazırlık okullarına giden çocukların daha çok şey öğrendiği ya da daha iyi üniversiteli adayı olduğu tartışılabilir. Ama bu durum deneysel olarak yanlıştır. En iyi lisede bile ne öğrendiğin üniversitede öğreneceğine göre hata doludur. Devlet okulu öğrencileri az bir dezavantajla üniversiteye başlayabilir ama ikinci sınıftan itibaren öne geçmeye başlarlar.

(Devlet okulu çocuklarının, herhangi bir kolejde yer almaları dışında, hazırlık öğrencilerinden daha zeki olduklarını söylemiyorum. Hazırlık okullarının çocukların kabul beklentilerini iyileştirdiğini kabul ederseniz, bu mutlaka takip eder.)

[7] Neden toplum sizi kandırır? Çoğunlukla kayıtsızlıktan. Liseleri daha iyi olmaya iten hiçbir dış güç yok. Hava trafik kontrol sistemi aksi takdirde uçaklar çarpışabileceği için çalışır. İşletmeler temin etmelidir yoksa rakipleri müşterilerini çalar. Ama liseniz berbatsa hiçbir uçak kaza yapmaz ve bir rakibi yoktur. Lise şaytani değildir, rastlantısaldır; ama rastlantısal da yeterince kötüdür.

[8] Ve tabii ki bir de para var. Lisede çok büyük bir faktör değildir çünkü istediğiniz kadar şey yapamazsınız. Ama birçok harika şey esasen para kazanmak için yapılmıştır. Samuel Johnson “Bir mankafa dışında hiç kimse para hakkında yazmamıştır.” der. (Birçoğu abarttığını umar.)

[9] Üniversite ders kitapları bile kötüdür. Üniversiteye gittiğinizde göreceksiniz ki (birkaç fevkalade istisna dışında) ders kitapları alanındaki uzman kişiler tarafından yazılmamıştır. Üniversite ders kitaplarını yazmak çoğunlukla paraya ihtiyacı olan kişilerin yaptığı tatsız bir iştir. Tatsız bir iş olmasının nedeninin basımcıların çok fazla kontrol kullanmasıdır ve sizin ne yaptığınızı anlamayan birinin yakın teftişinden başka çok az daha kötü şey vardır. Görünüşe göre bu fenomen lise ders kitaplarının yapımında daha da kötü bir halde.

[10] Hocalarınız her zaman bir yetişkin gibi davranmanızı söyler. Merak ediyorum da eğer gerçekten bunu yapsaydınız hoşlarına gider miydi. Gürültülü ve dağınık olabilirsiniz ama yetişkinlere göre çok daha uysalsınız. Eğer gerçekten yetişkin gibi davranmaya başlasaydınız bu tıpkı bir avuç yetişkinin bedenlerinizi ele geçirmesi gibi olurdu. Bir FBI ajanına, taksi şoförüne veya muhabirine tuvalete gitmek için izin alması gerektiği ve her seferinde yalnızca bir kişin gidebildiğinin söylendiğini hayal edin. Size hiç öğretilmeyen şeyler olurdu. Bir avuç gerçek yetişkin kendilerini lisede kapana kısılmış halde bulsalar yapacakları ilk şey hemen bir birlik oluşturmak ve yönetimle kuralları müzakere etmek olurdu.

English

What You'll Wish You'd Known

January 2005

(I wrote this talk for a high school. I never actually gave it, because the school authorities vetoed the plan to invite me.)

When I said I was speaking at a high school, my friends were curious. What will you say to high school students? So I asked them, what do you wish someone had told you in high school? Their answers were remarkably similar. So I'm going to tell you what we all wish someone had told us.

I'll start by telling you something you don't have to know in high school: what you want to do with your life. People are always asking you this, so you think you're supposed to have an answer. But adults ask this mainly as a conversation starter. They want to know what sort of person you are, and this question is just to get you talking. They ask it the way you might poke a hermit crab in a tide pool, to see what it does.

If I were back in high school and someone asked about my plans, I'd say that my first priority was to learn what the options were. You don't need to be in a rush to choose your life's work. What you need to do is discover what you like. You have to work on stuff you like if you want to be good at what you do.

It might seem that nothing would be easier than deciding what you like, but it turns out to be hard, partly because it's hard to get an accurate picture of most jobs. Being a doctor is not the way it's portrayed on TV. Fortunately you can also watch real doctors, by volunteering in hospitals. [1]

But there are other jobs you can't learn about, because no one is doing them yet. Most of the work I've done in the last ten years didn't exist when I was in high school. The world changes fast, and the rate at which it changes is itself speeding up. In such a world it's not a good idea to have fixed plans.

And yet every May, speakers all over the country fire up the Standard Graduation Speech, the theme of which is: don't give up on your dreams. I know what they mean, but this is a bad way to put it, because it implies you're supposed to be bound by some plan you made early on. The computer world has a name for this: premature optimization. And it is synonymous with disaster. These speakers would do better to say simply, don't give up.

What they really mean is, don't get demoralized. Don't think that you can't do what other people can. And I agree you shouldn't underestimate your potential. People who've done great things tend to seem as if they were a race apart. And most biographies only exaggerate this illusion, partly due to the worshipful attitude biographers inevitably sink into, and partly because, knowing how the story ends, they can't help streamlining the plot till it seems like the subject's life was a matter of destiny, the mere unfolding of some innate genius. In fact I suspect if you had the sixteen year old Shakespeare or Einstein in school with you, they'd seem impressive, but not totally unlike your other friends.

Which is an uncomfortable thought. If they were just like us, then they had to work very hard to do what they did. And that's one reason we like to believe in genius. It gives us an excuse for being lazy. If these guys were able to do what they did only because of some magic Shakespeareness or Einsteinness, then it's not our fault if we can't do something as good.

I'm not saying there's no such thing as genius. But if you're trying to choose between two theories and one gives you an excuse for being lazy, the other one is probably right.

So far we've cut the Standard Graduation Speech down from "don't give up on your dreams" to "what someone else can do, you can do." But it needs to be cut still further. There is some variation in natural ability. Most people overestimate its role, but it does exist. If I were talking to a guy four feet tall whose ambition was to play in the NBA, I'd feel pretty stupid saying, you can do anything if you really try. [2]

We need to cut the Standard Graduation Speech down to, "what someone else with your abilities can do, you can do; and don't underestimate your abilities." But as so often happens, the closer you get to the truth, the messier your sentence gets. We've taken a nice, neat (but wrong) slogan, and churned it up like a mud puddle. It doesn't make a very good speech anymore. But worse still, it doesn't tell you what to do anymore. Someone with your abilities? What are your abilities?

Upwind

I think the solution is to work in the other direction. Instead of working back from a goal, work forward from promising situations. This is what most successful people actually do anyway.

In the graduation-speech approach, you decide where you want to be in twenty years, and then ask: what should I do now to get there? I propose instead that you don't commit to anything in the future, but just look at the options available now, and choose those that will give you the most promising range of options afterward.

It's not so important what you work on, so long as you're not wasting your time. Work on things that interest you and increase your options, and worry later about which you'll take.

Suppose you're a college freshman deciding whether to major in math or economics. Well, math will give you more options: you can go into almost any field from math. If you major in math it will be easy to get into grad school in economics, but if you major in economics it will be hard to get into grad school in math.

Flying a glider is a good metaphor here. Because a glider doesn't have an engine, you can't fly into the wind without losing a lot of altitude. If you let yourself get far downwind of good places to land, your options narrow uncomfortably. As a rule you want to stay upwind. So I propose that as a replacement for "don't give up on your dreams." Stay upwind.

How do you do that, though? Even if math is upwind of economics, how are you supposed to know that as a high school student?

Well, you don't, and that's what you need to find out. Look for smart people and hard problems. Smart people tend to clump together, and if you can find such a clump, it's probably worthwhile to join it. But it's not straightforward to find these, because there is a lot of faking going on.

To a newly arrived undergraduate, all university departments look much the same. The professors all seem forbiddingly intellectual and publish papers unintelligible to outsiders. But while in some fields the papers are unintelligible because they're full of hard ideas, in others they're deliberately written in an obscure way to seem as if they're saying something important. This may seem a scandalous proposition, but it has been experimentally verified, in the famous Social Text affair. Suspecting that the papers published by literary theorists were often just intellectual-sounding nonsense, a physicist deliberately wrote a paper full of intellectual-sounding nonsense, and submitted it to a literary theory journal, which published it.

The best protection is always to be working on hard problems. Writing novels is hard. Reading novels isn't. Hard means worry: if you're not worrying that something you're making will come out badly, or that you won't be able to understand something you're studying, then it isn't hard enough. There has to be suspense.

Well, this seems a grim view of the world, you may think. What I'm telling you is that you should worry? Yes, but it's not as bad as it sounds. It's exhilarating to overcome worries. You don't see faces much happier than people winning gold medals. And you know why they're so happy? Relief.

I'm not saying this is the only way to be happy. Just that some kinds of worry are not as bad as they sound.

Ambition

In practice, "stay upwind" reduces to "work on hard problems." And you can start today. I wish I'd grasped that in high school.

Most people like to be good at what they do. In the so-called real world this need is a powerful force. But high school students rarely benefit from it, because they're given a fake thing to do. When I was in high school, I let myself believe that my job was to be a high school student. And so I let my need to be good at what I did be satisfied by merely doing well in school.

If you'd asked me in high school what the difference was between high school kids and adults, I'd have said it was that adults had to earn a living. Wrong. It's that adults take responsibility for themselves. Making a living is only a small part of it. Far more important is to take intellectual responsibility for oneself.

If I had to go through high school again, I'd treat it like a day job. I don't mean that I'd slack in school. Working at something as a day job doesn't mean doing it badly. It means not being defined by it. I mean I wouldn't think of myself as a high school student, just as a musician with a day job as a waiter doesn't think of himself as a waiter. [3] And when I wasn't working at my day job I'd start trying to do real work.

When I ask people what they regret most about high school, they nearly all say the same thing: that they wasted so much time. If you're wondering what you're doing now that you'll regret most later, that's probably it. [4]

Some people say this is inevitable — that high school students aren't capable of getting anything done yet. But I don't think this is true. And the proof is that you're bored. You probably weren't bored when you were eight. When you're eight it's called "playing" instead of "hanging out," but it's the same thing. And when I was eight, I was rarely bored. Give me a back yard and a few other kids and I could play all day.

The reason this got stale in middle school and high school, I now realize, is that I was ready for something else. Childhood was getting old.

I'm not saying you shouldn't hang out with your friends — that you should all become humorless little robots who do nothing but work. Hanging out with friends is like chocolate cake. You enjoy it more if you eat it occasionally than if you eat nothing but chocolate cake for every meal. No matter how much you like chocolate cake, you'll be pretty queasy after the third meal of it. And that's what the malaise one feels in high school is: mental queasiness. [5]

You may be thinking, we have to do more than get good grades. We have to have extracurricular activities. But you know perfectly well how bogus most of these are. Collecting donations for a charity is an admirable thing to do, but it's not hard. It's not getting something done. What I mean by getting something done is learning how to write well, or how to program computers, or what life was really like in preindustrial societies, or how to draw the human face from life. This sort of thing rarely translates into a line item on a college application.

Corruption

It's dangerous to design your life around getting into college, because the people you have to impress to get into college are not a very discerning audience. At most colleges, it's not the professors who decide whether you get in, but admissions officers, and they are nowhere near as smart. They're the NCOs of the intellectual world. They can't tell how smart you are. The mere existence of prep schools is proof of that.

Few parents would pay so much for their kids to go to a school that didn't improve their admissions prospects. Prep schools openly say this is one of their aims. But what that means, if you stop to think about it, is that they can hack the admissions process: that they can take the very same kid and make him seem a more appealing candidate than he would if he went to the local public school. [6]

Right now most of you feel your job in life is to be a promising college applicant. But that means you're designing your life to satisfy a process so mindless that there's a whole industry devoted to subverting it. No wonder you become cynical. The malaise you feel is the same that a producer of reality TV shows or a tobacco industry executive feels. And you don't even get paid a lot.

So what do you do? What you should not do is rebel. That's what I did, and it was a mistake. I didn't realize exactly what was happening to us, but I smelled a major rat. And so I just gave up. Obviously the world sucked, so why bother?

When I discovered that one of our teachers was herself using Cliff's Notes, it seemed par for the course. Surely it meant nothing to get a good grade in such a class.

In retrospect this was stupid. It was like someone getting fouled in a soccer game and saying, hey, you fouled me, that's against the rules, and walking off the field in indignation. Fouls happen. The thing to do when you get fouled is not to lose your cool. Just keep playing.

By putting you in this situation, society has fouled you. Yes, as you suspect, a lot of the stuff you learn in your classes is crap. And yes, as you suspect, the college admissions process is largely a charade. But like many fouls, this one was unintentional. [7] So just keep playing.

Rebellion is almost as stupid as obedience. In either case you let yourself be defined by what they tell you to do. The best plan, I think, is to step onto an orthogonal vector. Don't just do what they tell you, and don't just refuse to. Instead treat school as a day job. As day jobs go, it's pretty sweet. You're done at 3 o'clock, and you can even work on your own stuff while you're there.

Curiosity

And what's your real job supposed to be? Unless you're Mozart, your first task is to figure that out. What are the great things to work on? Where are the imaginative people? And most importantly, what are you interested in? The word "aptitude" is misleading, because it implies something innate. The most powerful sort of aptitude is a consuming interest in some question, and such interests are often acquired tastes.

A distorted version of this idea has filtered into popular culture under the name "passion." I recently saw an ad for waiters saying they wanted people with a "passion for service." The real thing is not something one could have for waiting on tables. And passion is a bad word for it. A better name would be curiosity.

Kids are curious, but the curiosity I mean has a different shape from kid curiosity. Kid curiosity is broad and shallow; they ask why at random about everything. In most adults this curiosity dries up entirely. It has to: you can't get anything done if you're always asking why about everything. But in ambitious adults, instead of drying up, curiosity becomes narrow and deep. The mud flat morphs into a well.

Curiosity turns work into play. For Einstein, relativity wasn't a book full of hard stuff he had to learn for an exam. It was a mystery he was trying to solve. So it probably felt like less work to him to invent it than it would seem to someone now to learn it in a class.

One of the most dangerous illusions you get from school is the idea that doing great things requires a lot of discipline. Most subjects are taught in such a boring way that it's only by discipline that you can flog yourself through them. So I was surprised when, early in college, I read a quote by Wittgenstein saying that he had no self-discipline and had never been able to deny himself anything, not even a cup of coffee.

Now I know a number of people who do great work, and it's the same with all of them. They have little discipline. They're all terrible procrastinators and find it almost impossible to make themselves do anything they're not interested in. One still hasn't sent out his half of the thank-you notes from his wedding, four years ago. Another has 26,000 emails in her inbox.

I'm not saying you can get away with zero self-discipline. You probably need about the amount you need to go running. I'm often reluctant to go running, but once I do, I enjoy it. And if I don't run for several days, I feel ill. It's the same with people who do great things. They know they'll feel bad if they don't work, and they have enough discipline to get themselves to their desks to start working. But once they get started, interest takes over, and discipline is no longer necessary.

Do you think Shakespeare was gritting his teeth and diligently trying to write Great Literature? Of course not. He was having fun. That's why he's so good.

If you want to do good work, what you need is a great curiosity about a promising question. The critical moment for Einstein was when he looked at Maxwell's equations and said, what the hell is going on here?

It can take years to zero in on a productive question, because it can take years to figure out what a subject is really about. To take an extreme example, consider math. Most people think they hate math, but the boring stuff you do in school under the name "mathematics" is not at all like what mathematicians do.

The great mathematician G. H. Hardy said he didn't like math in high school either. He only took it up because he was better at it than the other students. Only later did he realize math was interesting — only later did he start to ask questions instead of merely answering them correctly.

When a friend of mine used to grumble because he had to write a paper for school, his mother would tell him: find a way to make it interesting. That's what you need to do: find a question that makes the world interesting. People who do great things look at the same world everyone else does, but notice some odd detail that's compellingly mysterious.

And not only in intellectual matters. Henry Ford's great question was, why do cars have to be a luxury item? What would happen if you treated them as a commodity? Franz Beckenbauer's was, in effect, why does everyone have to stay in his position? Why can't defenders score goals too?

Now

If it takes years to articulate great questions, what do you do now, at sixteen? Work toward finding one. Great questions don't appear suddenly. They gradually congeal in your head. And what makes them congeal is experience. So the way to find great questions is not to search for them — not to wander about thinking, what great discovery shall I make? You can't answer that; if you could, you'd have made it.

The way to get a big idea to appear in your head is not to hunt for big ideas, but to put in a lot of time on work that interests you, and in the process keep your mind open enough that a big idea can take roost. Einstein, Ford, and Beckenbauer all used this recipe. They all knew their work like a piano player knows the keys. So when something seemed amiss to them, they had the confidence to notice it.

Put in time how and on what? Just pick a project that seems interesting: to master some chunk of material, or to make something, or to answer some question. Choose a project that will take less than a month, and make it something you have the means to finish. Do something hard enough to stretch you, but only just, especially at first. If you're deciding between two projects, choose whichever seems most fun. If one blows up in your face, start another. Repeat till, like an internal combustion engine, the process becomes self-sustaining, and each project generates the next one. (This could take years.)

It may be just as well not to do a project "for school," if that will restrict you or make it seem like work. Involve your friends if you want, but not too many, and only if they're not flakes. Friends offer moral support (few startups are started by one person), but secrecy also has its advantages. There's something pleasing about a secret project. And you can take more risks, because no one will know if you fail.

Don't worry if a project doesn't seem to be on the path to some goal you're supposed to have. Paths can bend a lot more than you think. So let the path grow out the project. The most important thing is to be excited about it, because it's by doing that you learn.

Don't disregard unseemly motivations. One of the most powerful is the desire to be better than other people at something. Hardy said that's what got him started, and I think the only unusual thing about him is that he admitted it. Another powerful motivator is the desire to do, or know, things you're not supposed to. Closely related is the desire to do something audacious. Sixteen year olds aren't supposed to write novels. So if you try, anything you achieve is on the plus side of the ledger; if you fail utterly, you're doing no worse than expectations. [8]

Beware of bad models. Especially when they excuse laziness. When I was in high school I used to write "existentialist" short stories like ones I'd seen by famous writers. My stories didn't have a lot of plot, but they were very deep. And they were less work to write than entertaining ones would have been. I should have known that was a danger sign. And in fact I found my stories pretty boring; what excited me was the idea of writing serious, intellectual stuff like the famous writers.

Now I have enough experience to realize that those famous writers actually sucked. Plenty of famous people do; in the short term, the quality of one's work is only a small component of fame. I should have been less worried about doing something that seemed cool, and just done something I liked. That's the actual road to coolness anyway.

A key ingredient in many projects, almost a project on its own, is to find good books. Most books are bad. Nearly all textbooks are bad. [9] So don't assume a subject is to be learned from whatever book on it happens to be closest. You have to search actively for the tiny number of good books.

The important thing is to get out there and do stuff. Instead of waiting to be taught, go out and learn.

Your life doesn't have to be shaped by admissions officers. It could be shaped by your own curiosity. It is for all ambitious adults. And you don't have to wait to start. In fact, you don't have to wait to be an adult. There's no switch inside you that magically flips when you turn a certain age or graduate from some institution. You start being an adult when you decide to take responsibility for your life. You can do that at any age. [10]

This may sound like bullshit. I'm just a minor, you may think, I have no money, I have to live at home, I have to do what adults tell me all day long. Well, most adults labor under restrictions just as cumbersome, and they manage to get things done. If you think it's restrictive being a kid, imagine having kids.

The only real difference between adults and high school kids is that adults realize they need to get things done, and high school kids don't. That realization hits most people around 23. But I'm letting you in on the secret early. So get to work. Maybe you can be the first generation whose greatest regret from high school isn't how much time you wasted.

Notes

[1] A doctor friend warns that even this can give an inaccurate picture. "Who knew how much time it would take up, how little autonomy one would have for endless years of training, and how unbelievably annoying it is to carry a beeper?"

[2] His best bet would probably be to become dictator and intimidate the NBA into letting him play. So far the closest anyone has come is Secretary of Labor.

[3] A day job is one you take to pay the bills so you can do what you really want, like play in a band, or invent relativity.

Treating high school as a day job might actually make it easier for some students to get good grades. If you treat your classes as a game, you won't be demoralized if they seem pointless.

However bad your classes, you need to get good grades in them to get into a decent college. And that is worth doing, because universities are where a lot of the clumps of smart people are these days.

[4] The second biggest regret was caring so much about unimportant things. And especially about what other people thought of them.

I think what they really mean, in the latter case, is caring what random people thought of them. Adults care just as much what other people think, but they get to be more selective about the other people.

I have about thirty friends whose opinions I care about, and the opinion of the rest of the world barely affects me. The problem in high school is that your peers are chosen for you by accidents of age and geography, rather than by you based on respect for their judgement.

[5] The key to wasting time is distraction. Without distractions it's too obvious to your brain that you're not doing anything with it, and you start to feel uncomfortable. If you want to measure how dependent you've become on distractions, try this experiment: set aside a chunk of time on a weekend and sit alone and think. You can have a notebook to write your thoughts down in, but nothing else: no friends, TV, music, phone, IM, email, Web, games, books, newspapers, or magazines. Within an hour most people will feel a strong craving for distraction.

[6] I don't mean to imply that the only function of prep schools is to trick admissions officers. They also generally provide a better education. But try this thought experiment: suppose prep schools supplied the same superior education but had a tiny (.001) negative effect on college admissions. How many parents would still send their kids to them?

It might also be argued that kids who went to prep schools, because they've learned more, are better college candidates. But this seems empirically false. What you learn in even the best high school is rounding error compared to what you learn in college. Public school kids arrive at college with a slight disadvantage, but they start to pull ahead in the sophomore year.

(I'm not saying public school kids are smarter than preppies, just that they are within any given college. That follows necessarily if you agree prep schools improve kids' admissions prospects.)

[7] Why does society foul you? Indifference, mainly. There are simply no outside forces pushing high school to be good. The air traffic control system works because planes would crash otherwise. Businesses have to deliver because otherwise competitors would take their customers. But no planes crash if your school sucks, and it has no competitors. High school isn't evil; it's random; but random is pretty bad.

[8] And then of course there is money. It's not a big factor in high school, because you can't do much that anyone wants. But a lot of great things were created mainly to make money. Samuel Johnson said "no man but a blockhead ever wrote except for money." (Many hope he was exaggerating.)

[9] Even college textbooks are bad. When you get to college, you'll find that (with a few stellar exceptions) the textbooks are not written by the leading scholars in the field they describe. Writing college textbooks is unpleasant work, done mostly by people who need the money. It's unpleasant because the publishers exert so much control, and there are few things worse than close supervision by someone who doesn't understand what you're doing. This phenomenon is apparently even worse in the production of high school textbooks.

[10] Your teachers are always telling you to behave like adults. I wonder if they'd like it if you did. You may be loud and disorganized, but you're very docile compared to adults. If you actually started acting like adults, it would be just as if a bunch of adults had been transposed into your bodies. Imagine the reaction of an FBI agent or taxi driver or reporter to being told they had to ask permission to go the bathroom, and only one person could go at a time. To say nothing of the things you're taught. If a bunch of actual adults suddenly found themselves trapped in high school, the first thing they'd do is form a union and renegotiate all the rules with the administration.

Thanks to Ingrid Bassett, Trevor Blackwell, Rich Draves, Dan Giffin, Sarah Harlin, Jessica Livingston, Jackie McDonough, Robert Morris, Mark Nitzberg, Lisa Randall, and Aaron Swartz for reading drafts of this, and to many others for talking to me about high school.